Doğu Türkistan aşıya ve krediye kurban edildi
Pazartesi söyleşimizin bu haftaki konuğu, Türk siyasi tarihinde önemli bir yere sahip olan Doğu Türkistan ve orada yaşanan insanlık dışı olaylar. Özellikle son yıllarda Çin yönetimi bölgedeki baskı politikası artırarak devam ediyor. Toplama kampı adı altında hem kimlik hem de dinleri üzerinden fiziksel ve ruhsal baskıya maruz bırakılıyor Doğu Türkistanlılar. Başta Türkiye olmak üzere, İslam dünyasının derin sessizliğine rağmen batılı ülkelerin ses yükseltmesi ülkemiz açısından işler acısı bir durum. Adeta soykırıma dönüşen toplama kampları birçok ülke tarafından araştırma ve eleştirme konusu olurken, Türk medyası da olayları görmezden gelmeye devam ediyor. Özellikle konu Filistin olunca hem iktidar hem de iktidar kontrolündeki medyanın ayağa kalması çiftte standart gözler önüne seriyor. Geçtiğimiz aylarda Çin Büyükelçiliği önünde sivil gösteri yapan Doğu Türkistanlılar apar topar gözaltına alınırken, sokağa çıkma kısıtlaması olduğu günlerde, Kudüs eylemleri düzenlenmesi ve binlerce insanın araçlarıyla gösteri yapmasına yönelik hiçbir cezai işlemde bulunulmaması hayal kırıklığını arttırdı.
Doğu Türkistan meselesini ve Doğu Türkistan’da olan bitenleri Türk kamuoyunun yakından tanıdığı Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk ile konuştuk. Tümtürk, röportaj teklifimizi kabul ettiği için teşekkür ediyoruz. Doğu Türkistan meselesine yalnızca soydaş ve dindaş olarak değil, kimlikleri yok sayılarak 2. sınıf insan muamelesi görmeleri; işkenceye, asimilasyona ve hatta soykırıma maruz bırakıldıkları için temel bir insan hakları ihalide yaşandığını ifade etmeliyim. Mesele artık insanlık soruna hale gelmiş, milyonlarca insan, temel yaşam hakları elinden alınarak, toplama kamplarında tutulmaktadır.
Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, Türkiye ve dünyanın Çin’e karşı neler yapması gerektiğini hamasi söylemlerinden ötesinde akılcı ve tutarlı bir şekilde dile getiriyor. Çin’in yükselen gücüne rağmen, yumuşak karnı olduğuna dikkat çeken Tümtürk, çözüm yollarını da sıralıyor. Şayet, Dünya, Doğu Türkistan meselesini görmezden gelmeye devam ederse, sıranın bir gün diğer ülkelere geleceğini vurguluyor Seyit Tümtürk, “Bizim bugünümüz, dünyanın yarını olacak…” dedi.
Sözü fazla uzatmadan, Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı dikkatinize sunuyoruz.
Murat Açıkgöz
- Doğu Türkistan’da neler oluyor?
Doğu Türkistan’da 21. yüzyılın Müslüman Türk soykırımı yaşanıyor. Çin komünist yönetimi, 1949 yılında işgal ettiği Doğu Türkistan’ı 72 yıldır; kan, gözyaşı ve ıstırapla acı çektirerek, soykırım uyguluyor. Son 5 yıldır uygulanan politikalar tarihte benzeri görülmemiş soykırımın yaşandığını bize göstermekte.
- Türkiye’nin Doğu Türkistan politikasını nasıl buluyorsunuz? 10 yıl önceyle bugün aynı mı?
Türkiye’nin Doğu Türkistan politikası bugün maalesef yeterli değil. Türkiye’nin ekonomik, siyasi, uluslararası alandaki bir kısım acziyeti ya da zafiyeti Çin’i Türkiye’de çok ciddi etki alanı ve nüfuzunu genişlettiğini görüyoruz. Türkiye, başta Amerika, Avrupa’dan görmüş olduğu dengesiz, istikrarsız ilişiklerinin sonucunda son birkaç yıldır Çin, İran ve Rusya endeksli politikayı alternatif olarak tercih etti ve bunun sonucu olarak da Çin, Türkiye’nin kendisine muhtaç olduğunu hissederek, Türkiye’nin çaresiz olduğunu hissederek Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri, asimilasyon politikalarını soykırıma dönüştürmüş oldu. Bugün Türkiye’nin Doğu Türkistan’la ilgili söylemleri, itirazları çok cılız, zayıf ve yetersiz. 10 yıl önce bugünü mukayese edecek olursak gerçekten dağlar kadar fark var. 5 Temmuz 2009 Urumçi olaylarında o dönem başbakan olan sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Urumçi katliamında Çin’e karşı çok net ve en üst perdeden itirazda bulunmuştu. Şu cümleyi kullanmıştı: “Çin, Doğu Türkistan’da katliam uyguluyor, soykırım uyguluyor; derhal durdurulmalıdır aksi takdirde BM, Avrupa Parlamentosu, İslam Konferansı Teşkilatı’na taşıyacağım sözünü tesadüfen söylemiş değilim bilerek ve kasten söyledim” cümleleriyle adeta Çin’e demokrasi tokadı atmış, masum on binlerce Doğu Türkistanlının katliamını engellemiştir. Bu açıklama sonrası Türkiye ile Çin arasında siyasi bir gerilim yaşandı. Ve İtalya’da G-8 ya da D-20 zirvesine Çin devlet başkanı iptal edilerek katılmadı. Ama bugün 5 Temmuz Urumçi katliamından çok daha ağır bir soykırım yaşanmakta ama o yıllarda söylenen adil, hakkaniyetli Doğu Türkistan’ı sahiplenen açıklamaların maalesef yetersizdir.
- Türkiye’nin Çin’e karşı sessizliğinin sebebi düşük faizli kredi ve Sinovac aşısından mı kaynaklanıyor? Türkiye, Çin’e mahkûm mu?
Çin’e karşı birkaç konuda eli zayıf. Amerika, Avrupa, İsrail ve batı eksenli bir beka sorunu yaşıyor. Amerika’nın, İsrail’in Türkiye’deki terör örgütlerine verdiği destek aleni ve açıktan… Bu terör örgütleri Türkiye’yi ciddi bir şekilde toprak bütünlüğü ve beka konusunda sorun oluşturmakta. Bu ülkelerde bu örgütleri destekliyor. İkincisi ise ekonomik darboğaz. Çin’in yükselen gücü ekonomik olarak Çin’in avantajı. Batıdan alamadığı kredi ya da desteği Çin’den alma gayreti içerisinde. Üçüncüsü aşı konusu. Çin’in dünyaya bedel olarak ödettiği kovid süreci… Türkiye ekonomik olarak darboğaz girdi hem de aşı ihtiyacı hâsıl oldu. Çin’e bağımlı hale geldi. Çin, ABD, Avrupa ve diğer ülkelerle olan rekabetinde Türkiye’yi yanına almak istiyor ve Türkiye’yi de kaldıraç olarak kullanmak istiyor. Türkiye üzerinden sıçrama tahtası yaparak Avrupa’ya, Afrika’ya, Balkanlara, Ortadoğu’ya açılım; ticari üs kurmaya çalışıyor. Türkiye’nin zayıf noktaları iki ülkeyi bir noktada buluşturdu. Bu konular Türkiye’nin Doğu Türkistan konusunda maalesef sessiz ve çekimser kalmasında en önemli faktör.
- Kamuoyunun Doğu Türkistan’a yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
Türk kamuoyunun Doğu Türkistan’a yaklaşımı her zaman samimi ve üst düzeyde fakat Türkiye’de siyasetçiler, hükümetler Doğu Türkistan konusunda susup bütün medyayı sansürleyip Doğu Perinsek gibi Çin’in burada misyonerliği üslenmiş insanlara her türlü fırsat ve imkân tanınarak, Doğu Türkistanlılara yardım edemediğimiz kardeşlerimize bir de bu şahıslar üzerinden ABD’li, CİA’cı, Batılı emperyalistlerin uşağı gibi iftarlarla Türk milletinin nazarında Doğu Türkistan itibarsızlaştırılıyor. Bu ağır bir vebal. Hem yardım etme hem de iftira atarak zulmet.
- Türkiye’de Doğu Türkistan meselesine sahiplenen, savunan; parti, lider, STK’lar var mı?
Muhalefet partilerinin hemen hemen hepsi Doğu Türkistan meselesinde hassasiyet gösteriyor. Kimileri Doğu Türkistan’a samimi ilgi duydukları ve o bölgeyle ilgili sorumlu hissettikleri için kimileri de iktidarı köşeye sıkıştırmak için… Destek muhalefette çok ama üzüntü duyduğumuz bir tarafında ümmetin, Müslümanların ve mazlumları lideri olduğunu iddia eden AK Parti, bir tarafta Türk dünyasının, Turan’ın, Türk Milliyetçiliğin lideri olduğunu iddia eden Milliyetçi Hareket Partisi… İki ideolojik partinin iktidar olduğu cumhur ittifakında Doğu Türkistan gibi hem Türk hem de Müslüman olan coğrafyanın; soydaşımız, dindaşımız, kardeşimiz yani mazimiz ve atimiz bir olan, her şeyimizle etle tırnak olduğumuz kardeşlerimizle bigâne kalmak, bu kadar sessiz kalmak; ne siyaseten ne vicdanen ne de ahlaken izah edebilir gibi değil. Bu kadar katliam, soykırım, 21, yüzyılın soykırım yaşanırken, bütün dünya Çin’i soykırımından dolayı kınayarak siyasi ve ekonomik yaptırımlar, mecliste Doğu Türkistan insan hakları yasa tasarıları, bazı Çinli siyasilerin Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinden dolayı giriş yasağı… Hatta Çin’in Doğu Türkistan’daki kamp ve cezaevinde ücretsiz köle işçi olarak çalıştırdığı Uygurların üretmiş olduğu mallara karşı ekonomik ambargo ve boykot uygularken, Türkiye’den hiçbir olumlu ve net adım atılmamış olması yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi Türkiye’nin dış politikadaki acziyeti Çin’in Türkiye’de artan ekonomik, nüfuz ve etkisi diyebiliriz. STK’larda hükümetin baskısından dolayı maalesef yeteri kadar duyarlılık gösterememekte. Mescidi Aksa’da ibadetlerini yapmaya çalışan Müslümanla yönelik engelleme ve ateş edilmesiyle şehit edilen onlarca kardeşlerimizle ilgili toplumun bütün tabaklarının en ücra köylerine kadar konvoylarla destek mitinglerinin yapılmış olması, siyasiler tarafından en alttan en üste kadar açıklamalar yapılırken, camilerimizde salalar verilirken, Filistin’e haklı olarak destek verilirken, maalesef Doğu Türkistan’a ilgili sükût ve sessizlik… Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yayınlamış olduğu bir genelde, Türkiye’de Çin’in beşinci kol faaliyeti yürüten bir vakıf; Çin Hayal Ediyorum diyerek Milli Eğitim Bakanlığıyla ortak proje üretmiştir ki; Doğu Türkistan’da 35 milyon Müslüman Uygur Türkü’nün namusu, iffetleri, dini, imanı, hayatı, vatanı her şeyi tarumar edilirken, aynı zaman denk düşen Hayalimdeki Çin projesi Türkiye’deki milyonlarca evladımızın Çin’e karşı sempatiyle, muhabbetle hazırlanma süreci iç acıtıcı ve bizi rencide eden çalışmaktadır. Destek veremiyoruz, yardım edemiyoruz Doğu Türkistan’a… Orada Çin soykırımına karşı iki kelime itiraz edemiyoruz ve kalkıp Türkiye’deki bir Çin vakfıyla MEB ortak Hayalimdeki Çin projesiyle Çin PR oluşturulması; akılla, vicdanla, izanla izah edebilir gibi değil.
- Tehdit ediliyor musunuz?
Açık ve gizli tehdit ediliyoruz. Daha öncede bir-iki defa suikast girişimi oldu, engellendi. Malum yerlerden talimat alan, beslenen şahıslar… Allah’a şükür tedbirimizi alıyoruz, Allah’a da tevekkül ediyoruz. Doğu Perinçek’in üzerimizdeki yalan ve iftiraları, hezeyanları Türkiye Çin’den özür dilesin dediği için vatan haini dediğim için beni mahkemeye vermişti, iki yıldır 3 ayrı davam devam ediyor. Beraat etsem de ceza verseler de her ikisi de benim için şereftir. Türk milletinin, Türk devletinin izzetini, şerefini, haysiyetini korumak için bu şahısa söylediğim cümleler için hiçbir pişmanlığım yok. Bu açıdan, takdiri yüce Türk milletine bırakıyorum. Yargıya da adalete de güveniyorum.
- Bürokrasi ve medya organlarının Filistin’e gösterdiği hassasiyeti Doğu Türkistan’a neden göstermiyor. Çiftte standardın nedeni nedir?
Ana sebep Filistin İslam dünyasında kutsal bir mekân, Mescid-i Aksa ve Kudüs-i Şerîf siyasi rantı çok yüksek, bu açıdan İslam dünyasında lider olmak isteyen, popülaritesini artırmak isteyen herhangi bir siyasi lider elbette Filistin meselesini siyasi bir koz olarak kullanacaktır. Şimdiye kadar Filistin’le ilgili söylenen söylemler, yapılan itirazlar ne kazandırdı, değişen ne oldu? Her seferinde yapılan açıklamalar o gün söylenip daha sonra unutulan nutuklara dönüştü ve kaybeden Filistin halkı oldu. Filistin’le ilgili siyasetçilerin çokta samimi olduklarını düşünmüyorum. Eğer samimi olsalardı Filistin meselesiyle ilgili şimdiye kadar bir kazanım elde edilebilirdi. Doğu Türkistan meselesine gelince, zalimin de iyisi kötüsü olmaz benim zalimim senin zalimim diye ayırt edilmez. Zalim kim olursa olsun mazlumun yanında yer aldığımız sürece, İslam’ın ve Müslümanların izzetini, şerefini ve haysiyetini korumuş oluruz. Ve bu şekilde de sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz. Filistin’de İsrail’in yapmış olduğu zulme itiraz ederek, Dünya’ya mesaj verirken, din kardeşi olan Doğu Türkistanlılara yönelik Çin işgalci yönetiminin 72 yıldır uygulamış olduğu asimilasyon ve soykırım politikalarına karşı sessiz kalmak… Doğu Türkistan’da yaşanan soykırıma Çin’in içişleri, Çin’in toprak bütünlüğü, Çin’in teröre karşı mücadelesini destekliyoruz sözleri, Çin’in soykırımını meşrulaştırmaktır. Vebali ve sorumluluğu soykırıma ait olmaktan geçiyor. Türk milletinin vicdani bunu mutlaka dengeleyecektir. Mahmut Abbas ve İslam dünyasındaki liderler, Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırımını destekleyip meşrulaşırken, biz mazlum Filistinlileri desteklediğimizi beyaz ediyoruz. Bu, Müslüman Türk’ün adalet, hakkaniyeti ve zalimle mazlum arasındaki bakış perspektifi ve açısıdır. Onların yanlış ve ihanet açıklamalarına rağmen mazlum Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz. Basın ve medyadan hiçbir şekilde yaşanan soykırımla ilgili Türk milletini, kamuoyunu bilgilendirecek bir haber çıkmıyor, sansür var. Tam tersi Doğu Perinçek ekrana çıkarak, Doğu Türkistanlılara iftira atmakta. Müslüman Türk milletinden oy alan cumhur ittifakı üzerinden; iftira, yalan ve hezeyanları gerçekleştirmekte, bu ağır bir vebaldir. Biz, cumhur ittifakını Doğu Perinçek’i iktidara getirerek, Doğu Türkistan temsilcisi ya da sözcüsü yapsın diye oy vermedik. Çok ciddi çelişki var. Cumhur ittifakı, Doğu Perinçek’i Cumhur ittifakının küçük ortağı olarak kabul etmekle bir puan kazanıyorsa, Doğu Perinçek’in mazisi, yalan ve iftirasıyla 10 puan kaybettiriyor. Türk milletinde değeri ve geçerliliği olmayan bir siyasi partinin bu kadar büyük imtiyazla cumhur ittifakının dümeninde yer alıyorum mesajı vermesi; cumhur ittifakında büyük yara açar, büyük bir kayıp sebebidir.
- Türkiye’den ve dünyadan talepleriniz nelerdir?
Doğu Türkistan’daki soykırıma yönelik Çin’e askeri, ekonomik, siyasi yaptırımların zamanı gelmiş ve geçiyordur. Eğer Çin’e dur denilmezse, Doğu Türkistan’daki soykırımı tamamladıktan sonra; önce Asya, sonra Orta Asya ve daha sonra da bütün dünyada bu zulmü yaşatacaktır. Bizim bugünümüz, dünyanın yarını bunu iyi idrak etmek gerekir. Batılı ülkeler Çin’e yönelik her türlü imkânlarını kullanmakta ve yaptırımlar uygulamakta… Türk İslam dünyası Çin’den alacakları iki kuruşluk menfaat ya da uluslar arası denge politikasını gerekçe göstererek Çin’e karşı hiçbir itirazda bulunmamakta, hatta açıklamalarıyla Doğu Türkistanlıları büyük bir ümitsizliğe sürüklemekte, Çini’de cesaretlendirmekte. Bunları tarih yazacaktır. Bilgi lider Aliya İzzetbegovic’in şu sözü çok anlamlı ve bize denk düşmekte: “Gün gelecek düşmanlarınızın zulmü bitecek ama hafızalarımızda kalan dostlarımınız sessizliği olacaktır” sözü Türk ve İslam dünyasının Doğu Türkistan’la ilgili bize gelecekte bırakacağı en büyük hatıra sükût ve sessizlik olacaktır. Türkiye, hiç olmadığı kadar Çin’e karşı elinde koz bulunmakta. Çin’in tarihi İpekyolu projesi üzerinde demiryolu inşa ederek bölgeyi yeniden canlandıracağını, 4 milyar insan, 65 ülke ve 8-10 trilyon dolarlık bütçeyle dünyaya büyük bir pasta sunacağını, ekonomik ve askeri alanda barış, mutluluk ve refah getireceğini iddia ettiği ama aslında Amerika’nın Çin’i kuşatma, çevreleme, parçalama girişimlerini bertaraf etmek için yarma operasyonu olarak düşündüğü Bir Kuşak Bir Yol projesi Doğu Türkistan’dan geçmekte bu açıda stratejik ve jeopolitik olarak çok önemli bir yere sahip. Çin, Doğu Türkistan’ı stabileştirmek için son yıllarda kamp ve cezaevleri ile bölgeyi Müslüman Türk’ten arındırarak Çin toprağı haline getirmek istiyor. Türkiye, Bir Kuşak Bir Yol projenin tam göbeğinde, kilit ve kalbi konumunda. Türkiye bu projeden çekilirse, Çin’in; askeri, siyasi, ekonomik ve yayılmacı politikaları tamamen yıkılacak. Doğu Türkistan ile Çin arasındaki barış süreci bizim ilişkilerimizi de kalıcı hale getirir. Kendi kardeşini Çin’in inisiyatifine terk eden Türkiye, ne Türk dünyasında ne İslam âleminde hiçbir şekilde itibar görmez, değerini kaybeder ve o misyonu bir daha yakalayamaz.
- Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “Çin ile aramızdaki hassas konuları kaşıyarak ilişkilerimizi bozmaya çalışıyorlar.” Çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğu Türkistan’da 21. Yüzyılın soykırımı yaşanırken Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın açıklamaları 35 milyon Müslüman Türk üzerinden aşı pazarlığı yapılması ne kadar ahlaksız ve ne kadar onursuz açıklamadır. Doğu Türkistanlılar, aşıya, ekonomiye, krediye kurban edilmekte bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük ve lider olma ülke idealinden uzaklaştığını göstermektedir. Mazluma hami, zalime hasım olma özelliği yitiririz. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un Çinli bir vakıfla “Hayalimdeki Çin” projesini milyonlarca öğrenciye proje olarak sunması aynı aymazlığı, aynı siyasi basiretsizliğin göstergesidir. Bu politika Türkiye’yi uluslararası arenada itibarsızlaştırır.
- Türkiye’deki milliyetçi kesimin partisi olan MHP’nin Doğu Türkistan sessizliğini neye bağlıyorsunuz?
Kuruluş felsefesi, parti programı, misyonu; esir Türkler ve Türk dünyasıyla ilgili olan Milliyetçi Hareket Partisi bugün maalesef rahmetli Alparslan Türkeş’in misyonunu terk etmiş durumda. Doğu Türkistan meselesinde en aktif ve en sorunlu hareket etmesi gereken MHP’in sükûtu hayale uğratarak sessizliğe bürünmüş olması, Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırımına tek çift söz etmezken, Cumhur İttifakı içerisinde yer alan Doğu Perinçek’e olayı havale ederek, Perinçek üzerinden Doğu Türkistanlılara atılan iftiralara, hezeyanlara, töhmetlere sükût etmesi hiçte kabul edebilir değil. Üzüntümüz şudur: İki defa muhalefet partileri Şubat 2020 ve Nisan 2021’de TBMM’de Doğu Türkistan’daki soykırımın araştırılması için meclis araştırma önergeleri verildi. AK Parti’nin ret, MHP’nin çekimser oylarıyla reddedildi. MHP, Türk tarihine bu olayla ilgili nasıl cevap verecek? Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Doğu Türkistan’daki soykırıma biz sahip çıkalım, biz itiraz edelim… Amerika sahip çıkıyor diye ABD’nin parmağı var diyerek sorumluluğundan kaçmakta siyasi ahlaksızlıktır. 6 Doğu Türkistanlı kardeşimiz, birkaç ay önce, 5 yıldır Doğu Türkistan’daki kamp ve cezaevinden haber alamadıkları akrabalarının akıbetini sorgulamak için Çin büyükelçiliğinde aylarca protesto gösterisi yaptı, kapıya çıkıp kimse dinlemedi. Bu kardeşlerimiz, MHP Genel merkezine giderek randevu talebinde bulundu, randevu verilmediği gibi kapıdan içeriye alınmadı. Böyle bir Milliyetçi Hareket Partisini rüyamızda görsek inanmazdık.