Aktaş: Eski yapılarda risk hâlâ oldukça yüksek. Binlerce ölü ve yaralıya neden olacak
Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği olmasına rağmen, siyasi tartışmalar ve ekonomik daralmalar yüzünden gündeme gelmiyor. Suni çekişmelerin artması, medyanın polemik konularına kapı aralaması ülke ve medya gündeminden deprem gerçeğini silemedi. Zaman zaman ülkenin farklı yerlerinde deprem kendini hatırlatsa da, birkaç gün içerisinde gündemdeki yerini kaybediyor. Uzmanlar özellikle olası İstanbul Depremi için uyarılarını sık sık hatırlatıyor. YeniHafta.com ekibi olarak, Deprem ve Yapı Uzmanı Yük. İnş. Müh. Kemal Aktaş ile deprem üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Aktaş’ı Pendik’teki ofisinde ziyaret ederek, olası İstanbul depremi, İmar Barışının depreme yönelik çalışmalara etkisi, bireysel olarak güçlendirme çalışmaları hakkında birçok soru yönelttik. Depremi gündemi tutmayı, karar alıcıları deprem gerçeğini hatırlatmayı ve okurlarımızın deprem karşısında bireysel önlem almasını ve uyanık olmasını istiyoruz.
Sorularımıza bilimsel ve samimi cevaplar için Yük. İnş. Müh. Kemal Aktaş’a teşekkür ediyorum.
Murat Açıkgöz
1-Deprem nedir? Nasıl oluşur? Kısaca bilgi verir misiniz?
Kısaca özetleyecek olursak;
70-100 km derinliğe sahip ve “Litosfer” olarak adlandırılan katman, dünyanın oluşumu esnasında yer kabuğunun hızla soğuması ve beraberinde katılaşması ile oluşmuştur. Kıtalar ve okyanuslar bu katman üzerinde yer almaktadır. Litosfer zaman içerisinde alt katmanların baskı ile kırılmalar yaşamış ve beraberinde “Tektonik Levhalar” meydana gelmiştir. Bu levhalar yarı sıvı alt katman üzerinde sürekli hareket etmekte ve birbirleriyle etkileşimlerini sürdürmektedirler. İşte bu etkileşimler neticesinde yerkabuğu içindeki kırılmalar (fay kırılmaları) nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına “DEPREM” denir.
Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.
Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, yurdumuzun %92’sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95’inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajlarımızın %93’ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.
2-İstanbul’da deprem riski nedir? Muhtemel kayıplarımız ne ölçüde olacak?
Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) işbirliği ile hazırlanan ve 2003 yılında yayınlanan kısa adı ile ‘JICA Raporu’ndaki felaket senaryosuna göre İstanbul’da 30 yıl içerisinde 6.9 Mw ve üzeri bir büyüklükte deprem olma olasılığı %65 ‘dir. Farklı fay kırılmalarına bağlı olarak ortaya konan dört olası senaryodan en hafifine göre gerçekleşecek büyük İstanbul depreminde;
Deprem büyüklüğü; 6.9 Mw
- 70-90 bin civarında can kaybı, 135 bin ağır yaralı insan,
- 50-60 bin civarında ağır hasarlı bina olacak ve
- 500-600 bin civarında aile evsiz kalacaktır.
Belki son dönemlerde yapılan kentsel dönüşüm çabalarıyla bu rakamlar aşağıya çekilmiş olabilir. Fakat eski yapılarda risk hala oldukça yüksek. On binlerce ölü ve yaralı, yüz binlerce evsiz yurttaşlar.
Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın (toprağı bol olsun) ifade ettiği gibi; “Deprem öldürmez. Bina öldürür.” Hem kendimizin hem de ailelerimizin olası bir İstanbul depremine karşı can güvenliğini sağlamak amacıyla, bireysel hazırlıklarımızı zaman kaybetmeden bir an önce yapmalıyız.
3-İmar Barışı süreci depreme hazırlık açısından olumsuz yönleri var mıdır?
‘İmar Barışı’ süreci her ne kadar tersi iddia edilse de siyasi bir karardı. Bu sürecin yerel seçimlerden önce başlatılması bir tesadüf olamaz. Ruhsatsız ve iskansız yapıların resmi karşılığı ‘kaçak yapılaşma’ dır. Proje, uygulama ve denetim süreçlerinden geçmemiş bu yapılar deprem açısından en önemli risk teşkil eden yapılardır. Bu yapıların herhangi bir teknik değerlendirme yapılmadan resmileştirilmesi ciddi sorunlar teşkil edecektir.
Zorunluluğu olmasa da, daha sonra kat Mülkiyet Kanunu’nun 3194. Maddesine eklenen geçici madde ile imar barışı kapsamına giren yapılar için ‘güçlendirme’ olanağı sağlandı. 20 Şubat Perşembe günü yayınlanan Resmi Gazete’de ilgili maddede, “…hasar görmüş olmakla birlikte ıslahının mümkün olduğu tespit edilmiş olan yapılarda, ilave inşaat alanı ihdas edilmemek şartıyla, 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre güçlendirme kararı alınarak güçlendirme yapılabilir. Bu yapılarda güçlendirme izni, bu Kanunda ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen şartlara ve kısıtlamalara tabi olmaksızın, güçlendirme projesine istinaden ilgili idaresince verilir. Güçlendirilecek olan yapının üzerinde bulunduğu taşınmazın mülkiyetinin belediyeye veya Hazineye ait olması durumunda; taşınmaz satın alınmadıkça güçlendirme yapılamaz” ifadelerine yer verilmiştir.
4-Bireysel olarak depreme yönelik hazırlığımızı nasıl yapabiliriz?
Öncelikle yapılarımız için bir deprem risk analizi yaptırmalıyız. Teknik adı ‘ Yapı performans analizi’ olan bu işlem ile binamızı olası deprem senaryolarına göre risk durumunu tespit ettiririz. Çıkan raporlara binaya nasıl bir güçlendirme yapılması ve yaklaşık maliyeti hakkında bilgi ediniriz.
Güçlendirme kararı alındıktan sonra, yapının kullanım alanlarını çok fazla etkilemeyecek ve maliyetleri yükseltilmeyecek şekilde güçlendirme yöntemine karar verilir. Daha sonra uygulama projeleri hazırlanır ve imalat aşamasına geçilir.
Sağlıklı bir güçlendirme çalışması yukarıda bahsedildiği gibi tekniğine uygun bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Sürecin tüm aşamaları İnşaat mühendislerinin kontrol ve gözetiminde gerçekleştirilmelidir. Aksi taktirde güçlendirme ile amaçlanan güvenli yapı hedefine ulaşılamaz ve yapılan harcamalar boşa gider.
5-Deprem Risk Analizi nedir? Nasıl bir işlem sürecine sahiptir? Kısaca açıklar mısınız?
Mevcut yapılar üzerinde gerçekleştirilen bu mühendislik uygulaması ilk olarak eski deprem yönetmeliği (TDY2007) de kendine yer bulabilmişti. Bu prosüdürün temel mantığı yapının sahip olduğu mevcut malzeme niteliği, geometrik özellikleri, ve yerel zemin koşulları dikkate alınarak doğrusal olmayan analiz yöntemleriyle olası deprem büyüklükleri karşısında yapının performansını değerlendirmektir. Performans kriterleri yeni deprem yönetmeliğinde (TBDY2018) belirtilmiş olup, konutlar için ‘Can Güvenliği’ performans seviyesi istenmektedir.
Yapıların deprem performanslarını belirlemek amacıyla, yapıyla ilgili olarak statik projeler mevcut değilse, önce yapılar üzerinden veriler toplamak için saha çalışmaları yapılır. Yapı eleman boyutları dikkate alınarak tüm yapının taşıyıcı sistem rölevesi çıkartılır. Yapı betonarme ise düşey taşıyıcı elemanlarda karot alma yöntemiyle beton numuneler alınır. Yapı elemanlarının sahip olduğu donatının sınıfını ve miktarını öğrenmek için yeterli miktarda elemana sıyırma yöntemi ve röntgen yöntemi kullanılır. Çelik yapılarda ise, birleşim detayları incelenir ve yapı elemanlarından gerekli miktarda numune alınır.
Elde edilen tüm veriler ile mevcut yapımız, “3 Boyutlu Sonlu Elemanlar Yöntemi”ile analiz yapabilme kabiliyetine sahip mühendislik bilgisayar yazılımlarında modellenir. Sonraki aşamada tüm dünya ülkelerinin yönetmeliklerinde bulunan ve yapı performansını belirleyebilmek için değerlendirmeye esas olacak gerekli analiz sonuçlarını sunabilen “Nonlinear Analiz” yöntemleri kullanılır. Bu yöntemlerin başlıca ikisi “İtme Analizi” ve “Zaman Tanım Alanında Analiz”dir. Bu analiz yöntemlerinin sağladığı sonuçlar, “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY2018)”nde belirtilen kriterlere göre değerlendirilir.
Yapı TBDY ‘de belirtilen performans düzeylerini sağlamadığı taktirde güçlendirilmesi gerekmektedir. Güçlendirme çalışmaları için öncelikle, yapının mevcut performans düzeyini iyileştirebilecek projeler hazırlanır. Bu projeler hazırlanırken daha önce yapılan yapı performans değerlendirilmesi esas alınır.
Özetle, yapı güçlendirmesi yapabilmek için öncelikle yapının deprem performansı tespit edilir. Daha sonra bu tespite göre güçlendirme projeleri hazırlanır.
6-Sizce bireysel olarak yapılan güçlendirme çalışmaları (çoğunlukla zemin katta yapılan kolon güçlendirmeleri) yeterli midir? Teknik olarak güçlendirme nasıl yapılmalıdır? Kısaca açıklar mısınız?
Ülkemizde maalesef güçlendirme konusunda yeterli bilgi birikimi ve uygulama disiplinine sahip olmayan, projesiz, eski usul imalatlar yapılabilmektedir. Deprem esnasında yapının nasıl bir performans sergileyebileceği, mevcut yapı elemanların hangilerinin yetersiz olduğu, mevcut yapı için kullanılan malzemenin özellikleri, yapının taşıyıcı sistemindeki süreksizlik durumları dikkate alınmadan ezber yöntemlerle yapılan güçlendirmeler, ‘kaş yaparken göz çıkarmak’ anlamına gelmektedir.
Oysa bilinçli güçlendirme üç aşamadan oluşur. Birinci aşama; mühendislik analiz programlarında, yapının mevcut durumunu yansıtan modellerin kurulması ve gerekli analiz yöntemlerinin kullanılmasıyla yapının deprem etkisi altında performansını tespit eden rapor hazırlanır. İkinci aşama; bu rapora göre yapılacak değerlendirmeler neticesinde yeterli güvenliği sağlayan ve en ekonomik çözümü yansıtan güçlendirme projeleri hazırlanır. Son olarak güçlendirme projesine uygun olarak, mühendis nezaretinde imalat aşaması gerçekleştirilir.
Yapıların güçlendirilmesi, deprem hasarlarına neden olacak kusurlarının giderilmesi, deprem güvenliğini arttırmaya yönelik olarak yeni elemanlar eklenmesi, kütle azaltılması, mevcut elemanlarının deprem davranışlarının iyileştirilmesi, kuvvet aktarımında sürekliliğin sağlanması türündeki işlemleri içerir.
Güçlendirme uygulamaları, her taşıyıcı sistem türü için eleman ve bina sistemi düzeyinde olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleştirilir.
Birincisi; yapının kolon, kiriş, perde, birleşim bölgesi gibi deprem yüklerini karşılayan elemanlarında dayanım ve şekil değiştirme kapasitelerinin arttırılmasına yönelik olarak uygulanan işlemler, eleman güçlendirmesi olarak tanımlanır.
İkincisi; yapının taşıyıcı sisteminin dayanım ve şekil değiştirme kapasitesinin arttırılması ve iç kuvvetlerin dağılımında sürekliliğin sağlanması, binaya yeni elemanlar eklenmesi, birleşim bölgelerinin güçlendirilmesi, deprem etkilerinin azaltılması amacıyla binanın kütlesinin azaltılması işlemleri sistem güçlendirmesi olarak tanımlanır.
Çelik yapılarda güçlendirme ve onarımlar için; yetersiz yapı elemanların değiştirilmesi veya takviye edilmesi, birleşim detaylarını takviye bağlantı ve elemanlarla yeterliliğin sağlanması ve özellikle depremin neden olacağı yanal etkiyi karşılanmak için mevcut taşıyıcı sisteme yeni elemanlar ilave edilmesi gibi yöntemlere başvurulur.
Betonarme yapılarda güçlendirme ve onarımlar için yapı elemanı bazında; Kolon elemanları betonarme, çelik veya lifli polimer (LP) ile sargılanması, kiriş elemanları betonarme ve lifli polimer (LP) ile sargılanması, sitem bazında; muhtelif yerlere perde elemanlar imal edilmesi veya yapıyla birlikte çalışacak koşulları sağlanmasıyla, yapının dışından oluşturulacak yeni çerçeve sistemlerin imal edilmesi gibi yöntemlere başvurulur.
Yapıların güçlendirme maliyetleri hazırlanacak güçlendirme projelerine bağlıdır. Fakat bu konuda yaygın olumsuz söylentiler mevcuttur. Güçlendirme maliyetlerinin yapıyı yıkıp yeniden yapmaktan daha fazla olduğu söylentisi bunların başında gelmektedir. Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değildir.
Çok büyük kusurlara sahip olmayan birçok eski yapıda güçlendirme yapmak mümkündür.
Kemal Aktaş Kimdir?
1981 yılında İstanbul’da doğdu. İlk,orta ve lise eğitimini bölge okullarında tamamladı. Daha sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık fakültesinde İnşaat Mühendisliği bölümünü tamamladı. Yapı ve Deprem alanında Gebze Teknik Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Kısa bir süre kamu’da çalıştıktan sonra 2007’den itibaren kurucusu olduğu Merra Mühendislik-Mimarlık-Danışmanlık ve Akademi firmasında özel sektöre yönelik mühendislik hizmetleri sunmaktadır.
Evli ve 1 kız çocuğu sahibi olan Kemal Aktaş, İngilizce, İtalyanca ve Arapça bilmektedir.